Altı kişiydiler

Kanyonun dibine in ve sefer üyeleriyle konuş.

Demek sen Marai-Nui, yani lanetli Kristal Dağ hakkında bilmek istemek? Öhö! Öhö! Kanatsız da olsan cesur olmak sen! Öhö, gak, güzel. Ulumi gördüğünü anlatmak.
Yaşlılar çoktan söylemek ki, Marai-Nui uçmak olmaz, yasak. Ama genç, yaşlıyı ne zaman dinlemek? O zaman altı kişi olmak biz... Öhö, öhö... Keskin keski pençede, sağlam zırh bedende, güçlü tılsım göğüste, rüzgar kafada! Kanyonu cesurca uçarak geçmek biz... Ama orada korkunç heykeller olmak. Gezen heykeller! Biz altı kişi biri zar zor yenmek, uçurumdan atmak ve kendimiz ardından düşmek. Arkadaşlar ölmek ama Ulumi kanat kaybetmek... Öhö, öhö... Herkes konuşmak ve akıl...
Sen orada olmayı hâlâ istemek mi? Öhö, cesur olmak. Fakat kanat olmadan sen oraya ulaşamamak ve rüzgar çocukları sana yardımcı olmamak. Belki başka kanatsız yardım bulmak? Evet, evet, Ulumi'ye Kristal Dağ sormak sen ilk değilsin. Başka kanatsız aynı soru sormak ve boğazın dibine inmek. Sen onları aramak, belki onlar yolu bulmak?

Ah, sizi görmekten çok memnunum! Nihayet yardım geldi. Gördüğünüz gibi İttifak ve İmparatorluk mecazi olarak yine aynı kayıktalar. Ama neden, neden böyle bir şey sadece şu lanet olası mecazi kayık tam batacakken ortaya çıkıyor?